Günümüz futbol ekolleri göz önünde bulundurulduğunda Türk ekolü duygular ve önsezilerle oynanan sert, mücadeleci bir oyundur. Bu mücadeleci oyunda sporculara verilen eğitim oldukça önemlidir.
Türkiye, tesis kaliteleri baz alındığında birçok Avrupa ülkesinin önüne geçmiştir fakat son yıllarda tesislere verilen önem, kaliteli futbolcu yetiştirmeye çalışan kulüplerimize verilmiyor.
Neden süper özelliklere sahip bir yıldızımız yok diye konuşuluyor. Aslına bakarsak potansiyeli yüksek futbolcularımız çok fazla ama görülmediği için körelip gidiyorlar.
Tesislerin en üst düzeyde olması, bize yıllık süreçte fazla ilerleme kaydettirmez. Yapmak için bir işi yapmak, fırçayı suya batırıp bir duvarı boyamaya benzer. Diyeceğim o ki ; kaliteli tesislere sahip olmak, iyi sporcular yetiştirmek için yeterli değildir. İçeride verilen eğitimin de kaliteli olması gereklidir.
Eğer akademiden yetiştirme bireyimiz var ise ona kulüp kültürünü ve futbol mantığını sentezlemek kolay ve yavaş bir süreçtir. Zaman geçtikçe bir takım yetileri kazanır, psikolojik ve fiziksel olarak kendini tamamen oyuna verebilir. Fakat bu süreçte yapacak olduğu bireysel ve takım oyunu hatalarını bir nebze görmezden gelip hatalarını uygun dil ile söylemek futbol mantığını kavraması için yeterli olacaktır. Fiziksel ve mental olarak gelişimini tamamlamamış bir oyunucuyu kendisinden üst kumaşların arasına katmak onu kurtların arasına bırakılmış bir koyun gibi hissettirebilir, bu sebeple sporcuyu oyuna küstürmemek önemlidir.
Futbol psikolojisi her bireyde farklı ilerlemektedir. Bir oyuncu gerçekten iyi performans sergiliyor ise onu özel veya takım arkadaşları içerisinde takdir edebilirsiniz fakat oyunucunun pskilojisine bağlı kalarak bu övgü onu daha da ileriye sıçratabilir ya da performansını en üst noktada tutdugunu zannederek daha da üstüne koyamaz. Akademideki bireyler her antremanda performansının üstüne tek tek koyarak ilerlemelidir.
Geçtigimiz 5 yıllık süreçte altyapı ve genç oyuncuya önem veren kulüpler İskandinav ülkeleri üzerine yoğunlaştılar. Bu tarz ülkelerin genç potansiyelli yeteneklerini alıp daha da geliştirip takımlarına monte ettiler, isterlerse transfer pazarına sundular. Bunun ülkemizdeki örneği Makedonyalı Elfij Elmas ‘ın Rabotnicki ‘den alınıp Fenerbahçe ‘de parlatılıp Napoli ‘ye satılmasıdır. Ülke olarak yeterli eğitimi veremiyor değiliz sadece önümüzdeki cevherlerin farkında olmalıyız.
İskandinav ülkelerinin tesis kalitesi çok da yeterli düzeyde değil fakat verilen eğitimin kaliteli düzeyi oldukça yeterli.
Aslına bakmak gerekirse ülkemizde çok yetenekli futbolcularımız var bugün Leicester forması terleten Çaglar Söyüncü Menemen alt yapısında futbola başladı. Fakat onu parlatan kulüp Altınordu oldu. Altınordu ‘da beraber oynama şansı bulan Cengiz Ünder de Bucaspor altyapısında oynadı fakat tam eğitimini Altınordu ‘da aldı. Şuan bu iki milli yeteneğimiz tekrardan aynı kulüpte oynama şansı bulmak üzereler. Transfer gerçekleşir ise Premier Lig de bir futbolcumuz daha kendini daha da parlatma şansına sahip olacak.
Futbolumuzu geliştirmek istiyorsak yalnızca tesislere değil sporculara da destek verip yeterli yatırımları yapmalıyız. Ancak bu sayede bir değil birçok yıldız yetiştirebiliriz.
Türkiye, tesis kaliteleri baz alındığında birçok Avrupa ülkesinin önüne geçmiştir fakat son yıllarda tesislere verilen önem, kaliteli futbolcu yetiştirmeye çalışan kulüplerimize verilmiyor.
Neden süper özelliklere sahip bir yıldızımız yok diye konuşuluyor. Aslına bakarsak potansiyeli yüksek futbolcularımız çok fazla ama görülmediği için körelip gidiyorlar.
Tesislerin en üst düzeyde olması, bize yıllık süreçte fazla ilerleme kaydettirmez. Yapmak için bir işi yapmak, fırçayı suya batırıp bir duvarı boyamaya benzer. Diyeceğim o ki ; kaliteli tesislere sahip olmak, iyi sporcular yetiştirmek için yeterli değildir. İçeride verilen eğitimin de kaliteli olması gereklidir.
Eğer akademiden yetiştirme bireyimiz var ise ona kulüp kültürünü ve futbol mantığını sentezlemek kolay ve yavaş bir süreçtir. Zaman geçtikçe bir takım yetileri kazanır, psikolojik ve fiziksel olarak kendini tamamen oyuna verebilir. Fakat bu süreçte yapacak olduğu bireysel ve takım oyunu hatalarını bir nebze görmezden gelip hatalarını uygun dil ile söylemek futbol mantığını kavraması için yeterli olacaktır. Fiziksel ve mental olarak gelişimini tamamlamamış bir oyunucuyu kendisinden üst kumaşların arasına katmak onu kurtların arasına bırakılmış bir koyun gibi hissettirebilir, bu sebeple sporcuyu oyuna küstürmemek önemlidir.
Futbol psikolojisi her bireyde farklı ilerlemektedir. Bir oyuncu gerçekten iyi performans sergiliyor ise onu özel veya takım arkadaşları içerisinde takdir edebilirsiniz fakat oyunucunun pskilojisine bağlı kalarak bu övgü onu daha da ileriye sıçratabilir ya da performansını en üst noktada tutdugunu zannederek daha da üstüne koyamaz. Akademideki bireyler her antremanda performansının üstüne tek tek koyarak ilerlemelidir.
Geçtigimiz 5 yıllık süreçte altyapı ve genç oyuncuya önem veren kulüpler İskandinav ülkeleri üzerine yoğunlaştılar. Bu tarz ülkelerin genç potansiyelli yeteneklerini alıp daha da geliştirip takımlarına monte ettiler, isterlerse transfer pazarına sundular. Bunun ülkemizdeki örneği Makedonyalı Elfij Elmas ‘ın Rabotnicki ‘den alınıp Fenerbahçe ‘de parlatılıp Napoli ‘ye satılmasıdır. Ülke olarak yeterli eğitimi veremiyor değiliz sadece önümüzdeki cevherlerin farkında olmalıyız.
İskandinav ülkelerinin tesis kalitesi çok da yeterli düzeyde değil fakat verilen eğitimin kaliteli düzeyi oldukça yeterli.
Aslına bakmak gerekirse ülkemizde çok yetenekli futbolcularımız var bugün Leicester forması terleten Çaglar Söyüncü Menemen alt yapısında futbola başladı. Fakat onu parlatan kulüp Altınordu oldu. Altınordu ‘da beraber oynama şansı bulan Cengiz Ünder de Bucaspor altyapısında oynadı fakat tam eğitimini Altınordu ‘da aldı. Şuan bu iki milli yeteneğimiz tekrardan aynı kulüpte oynama şansı bulmak üzereler. Transfer gerçekleşir ise Premier Lig de bir futbolcumuz daha kendini daha da parlatma şansına sahip olacak.
Futbolumuzu geliştirmek istiyorsak yalnızca tesislere değil sporculara da destek verip yeterli yatırımları yapmalıyız. Ancak bu sayede bir değil birçok yıldız yetiştirebiliriz.
Çok haklısınız bu konuda size katılıyorum